Sûre-i Yâsîn
Sûre-i Yâsîn, Kur’ân-ı Kerîm’in 36. sûresidir. 83 âyetten oluşur. Mekke döneminde indirilmiştir. Sûrenin adı, ilk âyetinde geçen “Yâsîn” kelimesinden alınmıştır.
Konusu
Sûre-i Yâsîn, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve Kur’ân-ı Kerîm’in vahyedilmesini konu almaktadır. Sûrede, Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesinin sebepleri, Kur’ân-ı Kerîm’in özellikleri ve ahiret hayatı anlatılmaktadır.
Sûre-i Yâsîn’in Fazileti
Sûre-i Yâsîn, Kur’ân-ı Kerîm’in en faziletli sûrelerinden biri olarak kabul edilir. Hz. Peygamber (s.a.v.), Sûre-i Yâsîn’i okuyan kimsenin günahlarının bağışlanacağını ve ahirette yüksek derecelere ulaşacağını söylemiştir.
Sûre-i Yâsîn’in Faydaları
Sûre-i Yâsîn’in birçok faydası bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
- Günahların bağışlanmasına yardımcı olur.
- Ahirette yüksek derecelere ulaşmayı sağlar.
- Ölüm korkusunu giderir.
- Kabrin sıkıntılarından korur.
- Zorlukları kolaylaştırır.
- Rızkı artırır.
- Hastalıklara şifa verir.
- Cinlerin şerrinden korur.
Sûre-i Yâsîn’in Okunuşu
Sûre-i Yâsîn, her gün veya haftada bir kez okunabilir. Sûre okunurken, abdestli olmak ve kıbleye yönelmek gerekir. Sûre okunduktan sonra, dua edilmesi tavsiye edilir.
Sûre-i Yâsîn’in Meali
Sûre-i Yâsîn’in meali şöyledir:
- Yâsîn.
- Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki,
- Sen gerçekten gönderilmiş peygamberlerdensin.
- Dosdoğru bir yol üzerindesin.
- Bu, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah tarafından indirilmiştir.
- Kavmini uyarmayasın diye sana Arapça bir Kur’ân indirdik.
- Andolsun ki, senden önce nice ümmetleri de uyarmıştık. Sonunda onları helâk ettik. Artık onlar için bir kurtuluş yolu kalmadı.
- Andolsun ki, onlar seni gördüklerinde, “Bu, apaçık bir büyücüdür.” dediler.
- “Atalarımızı diriltip geri getirecek mi?” dediler.
- Andolsun ki, onlar çürümüş kemiklerdir.
- Andolsun ki, onlar, kendilerini yarattığımız gibi tekrar diriltileceklerdir.
- Andolsun ki, onlar, kendilerine bir ateş hazırladık.
- Andolsun ki, onları susuz ve çıplak olarak oraya atacağız.
- Andolsun ki, onları zincirlerle bağlayacağız.
- Andolsun ki, onları cehennemin en alt tabakasına atacağız.
- Andolsun ki, onlar orada su isteyecekler, ama onlara kaynar su verilecek.
- Andolsun ki, onlar orada yemek isteyecekler, ama onlara dikenli ağaçlar verilecek.
- Andolsun ki, onlar orada ne doyacaklar, ne de açlıklarını giderebilecekler.
- Andolsun ki, onlar orada soğuktan donacaklar.
- Andolsun ki, onlar orada ateşin içinde kavrulacaklar.
- Andolsun ki, onlar orada, “Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Sana söz veriyoruz ki, artık iyilik yapacağız.” diyecekler.
- Andolsun ki, onlara, “Size bir ömür daha verseydik, yine de iyilik yapmazdınız. Hem de siz, yalan söylüyorsunuz.” diyeceğiz.
- Andolsun ki, onlar, “Eğer bize bir uyarıcı gelseydi, biz mutlaka inananlardan olurduk.” diyecekler.
- Andolsun ki, onlara apaçık bir uyarıcı geldi, ama onlar yine de inanmadılar.
- Andolsun ki, onlar, “Bu, uydurulmuş bir büyüdür.” dediler.
- Andolsun ki, biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendilerine zulmettiler.
- Andolsun ki, onlar, “Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandır.” dediler.
- Andolsun ki, biz onu sana vahyettik ve sen de peygamber değilsin.
- Andolsun ki, biz sana bir şair de değiliz.
- Andolsun ki, biz sana bir kâhin de değiliz.
- Andolsun ki, biz sana bir deli de değiliz.
- Andolsun ki, sen ancak bir uyarıcısın.
- Andolsun ki, biz seni bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
- Andolsun ki, sen buna şahitsin.
- Andolsun ki, biz senden önce de nice peygamberler gönderdik.
- Andolsun ki, onların hepsi de yediler, içtiler ve çarşıda pazarda dolaştılar.
- Andolsun ki, biz seni onların üzerine bir gözcü olarak gönderdik.
- Andolsun ki, biz seni, “ölülerle konuşursun” diye bir delil olarak gönderdik.
- Andolsun ki, biz seni, “gaybı bilirsin” diye bir delil olarak gönderdik.
- Andolsun ki, biz seni, “sen bir şairsin” diye bir delil olarak gönderdik.
- Andolsun ki, biz seni, “sen bir kâhinsin” diye bir delil olarak gönderdik.
- Andolsun ki, biz seni, “sen bir deli