Phrasal Verbs List PDF: 1000+ Örneklerle Anlatım
Phrasal verbs, İngilizce’de sıklıkla kullanılan ve bir fiil ile bir edat veya zarfın birleşmesiyle oluşan ifadelerdir. Bu ifadeler, tek başlarına bir fiil gibi davranırlar ve genellikle mecazi anlamlar taşırlar. Phrasal verbs, İngilizce’yi akıcı bir şekilde konuşmak ve anlamak için oldukça önemlidir.
Bu makalede, 1000’den fazla örnek içeren kapsamlı bir phrasal verbs listesi sunuyoruz. Bu liste, günlük konuşmada sıklıkla kullanılan phrasal verbs’leri içermektedir ve her bir phrasal verb’ün anlamı ve kullanımı ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Phrasal Verbs Listesi
Aşağıdaki tabloda, 1000’den fazla phrasal verb’ün bir listesi verilmiştir. Her bir phrasal verb’ün anlamı ve kullanımı ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
| Phrasal Verb | Anlamı | Kullanımı |
|—|—|—|
| act out | Bir şeyi canlandırmak veya oynamak | She acted out the scene from the play. |
| add up | Toplamak veya hesaplamak | The numbers don’t add up. |
| ask around | Bir şey hakkında bilgi edinmek için sorular sormak | I asked around about the new restaurant. |
| back down | Vazgeçmek veya geri çekilmek | He backed down from the challenge. |
| back up | Desteklemek veya onaylamak | I back up your decision. |
| blow up | Patlamak veya yok olmak | The balloon blew up. |
| break down | Bozulmak veya parçalanmak | The car broke down on the highway. |
| break in | Bir yere zorla girmek veya alışmak | He broke into the house. |
| break out | Bir yerden kaçmak veya serbest kalmak | The prisoners broke out of jail. |
| bring up | Bir konuyu gündeme getirmek veya yetiştirmek | She brought up the issue of climate change. |
| call back | Birini geri aramak | I’ll call you back later. |
| call off | Bir şeyi iptal etmek veya ertelemek | The game was called off due to rain. |
| catch up | Birini veya bir şeyi yakalamak veya yetişmek | I’m trying to catch up on my sleep. |
| check in | Bir otele veya başka bir yere kayıt olmak | We checked in at the hotel. |
| check out | Bir otelden veya başka bir yerden ayrılmak | We checked out of the hotel. |
| cheer up | Birini neşelendirmek veya mutlu etmek | She cheered me up with her funny stories. |
| clean up | Bir yeri temizlemek veya düzenlemek | I cleaned up the kitchen. |
| come across | Bir şeyle karşılaşmak veya rastlamak | I came across an interesting article online. |
| come back | Geri dönmek veya geri gelmek | He came back home after a long trip. |
| come down | İnmek veya düşmek | The rain came down heavily. |
| come up | Yukarı çıkmak veya ortaya çıkmak | The sun came up over the horizon. |
| count on | Birine veya bir şeye güvenmek veya bel bağlamak | I can count on you to help me. |
| cut back | Bir şeyi azaltmak veya kısmak | I’m cutting back on my spending. |
| cut down | Bir şeyi kesmek veya yıkmak | He cut down the tree. |
| cut off | Bir şeyi kesmek veya ayırmak | He cut off the branch. |
| deal with | Bir şeyle ilgilenmek veya başa çıkmak | I’ll deal with it later. |
| drop by | Bir yere uğramak veya ziyaret etmek | I’ll drop by your office tomorrow. |
| drop off | Birini veya bir şeyi bir yere bırakmak | I dropped him off at the airport. |
| drop out | Bir okuldan veya programdan ayrılmak | He dropped out of college. |
| fill in | Bir boşluğu doldurmak veya tamamlamak | Please fill in the form. |
| fill out | Bir formu veya anketi doldurmak | I filled out the job application. |
| find out | Bir şeyi öğrenmek veya keşfetmek | I found out the truth. |
| get along | Birbiriyle iyi geçinmek veya anlaşmak | They get along well. |
| get away | Bir yerden kaçmak veya uzaklaşmak | We got away from the city for the weekend. |
| get back | Geri dönmek veya geri almak | I got back my lost wallet. |
| get by | Geçinmek veya idare etmek | I’m just getting by on my salary. |
| get down | İnmek veya düşmek | He got down from the tree. |
| get in | Girmek veya içeri girmek | He got in the car. |
| get off | İnmek veya çıkmak | He got off the bus. |
| get on | Binmek veya üzerine çıkmak | He got on the bus. |
| get out | Çıkmak veya dışarı çıkmak | He got out of the car. |
| get over | Üstesinden gelmek veya atlatmak | She got over her illness. |
| get through | Bir şeyi başarmak veya tamamlamak | I got through the exam. |
| get up | Kalkmak veya ayağa kalkmak | He got up from his chair. |
| give back | Bir şeyi geri vermek | I gave back the book to the library. |
| give up | Vazgeçmek veya bırakmak | He gave up smoking. |
| go along | Bir şeyle birlikte gitmek veya kabul etmek | I went along with his plan. |
| go away | Gitmek veya uzaklaşmak | He went away on a business trip. |
| go back | Geri dönmek veya geri gelmek | He went back home after work. |
| go down | İnmek veya düşmek | The sun went down. |
| go off | Patlamak veya çalmak | The alarm went off. |
| go on | Devam etmek veya ilerlemek | The show went on. |
| go out | Çıkmak veya dışarı çıkmak | We went out for dinner. |
| go over | Bir şeyi incelemek veya gözden geçirmek | We went over the contract. |
| go through | Bir şeyden geçmek veya deneyimlemek | I went through a lot of changes last year. |
| go up | Yukarı çıkmak veya artmak | The price of gas went up. |
| grow up | Büyümek veya olgunlaşmak | He grew up to be a successful businessman. |
| hang out | Bir yerde takılmak veya vakit geçirmek | We hung out at the mall. |
| hold on | Beklemek veya tutmak | Hold on a minute. |
| hold up | Desteklemek veya onaylamak | I hold up my hands in surrender. |
| keep up | Bir şeyle başa çıkmak veya yetişmek | I’m trying to keep up with the latest news. |
| knock down | Bir şeyi yıkmak veya düşürmek | He knocked down the door. |
| knock out | Bayıltmak veya uyutmak | He knocked him out with a punch. |
| look after | Birine veya bir şeye bakmak veya ilgilenmek | She looked after the children while I was away. |
| look back | Geçmişe bakmak veya hatırlamak | I looked back on my childhood with fondness. |
| look down | Aşağı bakmak veya küçümsemek | He looked down on people who were less fortunate than him. |
| look forward | Geleceğe bakmak veya dört gözle beklemek | I’m looking forward to my vacation. |
| look into | Bir şeyi araştırmak veya incelemek | I’m looking into the possibility of buying a new car. |
| look out | Dikkat etmek veya göz kulak olmak | Look out for the dog! |
| look over | Bir şeyi incelemek veya gözden geçirmek | I looked over the contract before I signed it. |
| look up | Yukarı bakmak veya aramak | I looked up the word in the dictionary. |
| make up | Bir şeyi telafi etmek veya düzeltmek | I made up for my mistake by working extra hours. |
| make out | Anlamak veya anlamak | I couldn’t make out what he was saying. |
| mess up | Bir şeyi mahvetmek veya bozmak | He messed up the project. |
| miss out | Bir şeyi kaçırmak veya kaybetmek | I missed out on the party because I was sick. |
| move on | Devam etmek veya ilerlemek | I’m trying to move on from my past. |
| pay back | Bir borcu ödemek veya geri vermek | I paid back the loan. |
| pay off | Bir borcu ödemek veya karşılığını almak | The investment paid off. |
| pick up | Birini veya bir şeyi almak veya toplamak | I picked up the kids from school.