İngilizce Deyimler Listesi
İngilizce deyimler, günlük konuşmada sıklıkla kullanılan ve belirli bir anlam ifade eden kelime gruplarıdır. Bu deyimler, İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmak ve anlamak için önemlidir. Aşağıda, en yaygın kullanılan İngilizce deyimlerden bazılarının listesi verilmiştir:
- A piece of cake: Çok kolay bir şey.
- A penny for your thoughts: Ne düşünüyorsun?
- Actions speak louder than words: Sözlerden çok eylemler önemlidir.
- All bark and no bite: Çok fazla konuşan ama hiçbir şey yapmayan kişi.
- All in the same boat: Aynı durumda olmak.
- An arm and a leg: Çok pahalı bir şey.
- At the end of your rope: Çok yorgun veya bezgin olmak.
- Back to square one: Baştan başlamak.
- Beat around the bush: Dolaylı bir şekilde konuşmak.
- Bend over backwards: Çok fazla çaba sarf etmek.
- Better late than never: Geç olsun güç olmasın.
- Bite the bullet: Zor bir şeyi yapmak.
- Blow hot and cold: Kararsız olmak.
- Break a leg: İyi şanslar dilemek.
- Burn the midnight oil: Gece geç saatlere kadar çalışmak.
- Can’t judge a book by its cover: Görünüşe göre yargılamamak.
- Caught red-handed: Suçüstü yakalanmak.
- Change of heart: Fikir değiştirmek.
- Come a long way: Çok ilerleme kaydetmek.
- Cost an arm and a leg: Çok pahalı olmak.
- Cross your fingers: İyi şans dilemek.
- Cut to the chase: Konuya girmek.
- Dead as a doornail: Çok ölü olmak.
- Do a double take: İki kez bakmak.
- Down to the wire: Son ana kadar beklemek.
- Draw a blank: Hiçbir şey hatırlayamamak.
- Drop in the bucket: Çok küçük bir miktar.
- Easy as pie: Çok kolay bir şey.
- Every cloud has a silver lining: Her kötülüğün bir iyiliği vardır.
- Face the music: Sonuçlarına katlanmak.
- Fall between the cracks: Gözden kaçmak.
- Feel under the weather: Hasta hissetmek.
- Few and far between: Çok az ve nadir.
- Fight fire with fire: Şiddete şiddetle karşılık vermek.
- Find your feet: Kendine güven kazanmak.
- For good measure: Ek olarak.
- Get a break: Bir fırsat yakalamak.
- Get a head start: Önden başlamak.
- Get down to business: Konuya girmek.
- Get off on the wrong foot: Kötü bir başlangıç yapmak.
- Get out of hand: Kontrol dışına çıkmak.
- Get the ball rolling: Bir şeyi başlatmak.
- Give it your all: Elinizden gelenin en iyisini yapmak.
- Go the extra mile: Fazladan çaba sarf etmek.
- Have a bone to pick with someone: Birisiyle bir sorununuz olmak.
- Have a change of heart: Fikir değiştirmek.
- Have a lot on your plate: Çok fazla işiniz olmak.
- Have your cake and eat it too: Her iki seçeneği de elde etmek.
- Head over heels: Çok aşık olmak.
- Hit the nail on the head: Tam isabet etmek.
- Hold your horses: Beklemek.
- In a nutshell: Özetle.
- In the black: Karlı olmak.
- In the clear: Tehlikeden uzak olmak.
- In the dark: Bilgisiz olmak.
- In the doghouse: Kötü durumda olmak.
- In the same boat: Aynı durumda olmak.
- It’s all Greek to me: Hiçbir şey anlamıyorum.
- It’s raining cats and dogs: Çok şiddetli yağmur yağıyor.
- Jump on the bandwagon: Popüler bir şeye katılmak.
- Keep your chin up: Moralini yüksek tutmak.
- Kick the bucket: Ölmek.
- Kill two birds with one stone: İki işi aynı anda yapmak.
- Let the cat out of the bag: Bir sırrı açıklamak.
- Let sleeping dogs lie: Geçmişi kurcalamamak.
- Like a fish out of water: Rahat olmayan bir ortamda olmak.
- Live and learn: Yaşayarak öğrenmek.
- Look before you leap: Önce düşün sonra hareket et.
- Make a long story short: Özetle.
- Make ends meet: Geçimini sağlamak.
- Make hay while the sun shines: Fırsatı kaçırmamak.
- Miss the boat: Bir fırsatı kaçırmak.
- Money talks: Para her şeyi halleder.
- Neck and neck: Çok yakın olmak.
- Needle in a haystack: Çok zor bulunan bir şey.
- No pain, no gain: Çaba olmadan başarı olmaz.
- Not my cup of tea: Beğenmediğim bir şey.
- Off the top of my head: Hemen aklıma gelen şey.
- On cloud nine: Çok mutlu olmak.
- On the ball: Dikkatli ve uyanık olmak.
- On the fence: Kararsız olmak.
- Once in a blue moon: Çok nadir olmak.
- Out of the blue: Beklenmedik bir şekilde.
- Over the moon: Çok mutlu olmak.
- Paint the town red: Eğlenmek.
- Penny for your thoughts: Ne düşünüyorsun?
- Piece of cake: Çok kolay bir şey.
- Play it by ear: İşi doğaçlama yapmak.
- Pull the plug: Bir şeyi durdurmak.
- Put all your eggs in one basket: Tüm riskleri aynı anda almak.
- Raining cats and dogs: Çok şiddetli yağmur yağıyor.
- Red-handed: Suçüstü yakalanmak.
- Right as rain: Çok iyi olmak.
- Rob Peter to pay Paul: Birini soyup diğerine vermek.
- Rome wasn’t built in a day: Her şey zaman alır.
- See eye to eye: Bir konuda aynı fikirde olmak.
- Sell like hotcakes: Çok hızlı satmak.
- Set the record straight: Bir konuyu açıklığa kavuşturmak.
- Shoot the breeze: Sohbet etmek.
- Show your true colors: Gerçek kişiliğinizi göstermek.
- Sink or swim: Başarılı olmak veya başarısız olmak.
- Sit on your hands: Hiçbir şey yapmamak.
- Sleep on it: Bir karar vermeden önce düşünmek.
- Small world: Dünya çok küçük.
- Speak of the devil: Tam da ondan bahsediyorduk.
- Spill the beans: Bir sırrı açıklamak.
- Square one: Başlangıç noktası.
- Stand up for yourself: Kendinizi savunmak.
- Steal someone’s thunder: Birinin başarısını gölgelemek.
- Step on someone’s toes: Birini rahatsız etmek.
- Stick to your guns: Fikrinizi değiştirmemek.
- Straight from the horse’s mouth: Doğrudan kaynaktan.
- Take a back seat: Geri planda kalmak.
- Take it easy: Rahatlamak.
- Take it with a grain of salt: Bir şeyi ciddiye almamak.
- Talk the talk: Konuşmak.
- The ball is in your court: Sıra sizde.
- The best of both worlds: Her iki dünyanın en iyisi.
- The cat’s out of the bag: Sır ortaya çıktı.
- The devil is in the details: Önemli olan detaylardır.
- The early bird gets the worm: Erken kalkan yol alır.
- The elephant in the room: Herkesin bildiği ama kimse